28 Mar 2012

Akyaka'da balık&ekmek hep güzel

Yaz gelmeden, bahar bitmeden yakalasan ucundan bir günü.. Sabah güneşiyle uyansan, akşam yağmurunda ıslansan aynı günün.. Öylesine yürürken sokağında, bir damla sonra bir damla daha düşse yüzüne gözüne kirpiğine.. Ama hiç telaş etmesen. Zaten sokakta hiç kimsenin şemsiyesi olmasa, bir kız hariç.. O da renkli şemsiyesini çok sevdiği için açmış olsa.. Hani yağmurun çiselemesinden değil.. 

Eve dönerken usul usul,  güneş turuncusunu da götürürken battığı yere, sen gökyüzünün maviliğinden büyülenirken, arasa arkadaşın. Zaten ablanla daha eve gitmesek diye konuşurken, Akyaka'ya davet edilseniz. Böyle spontane gelişiverse her şey ve kendini Akyaka'da bulsan :) 


Balık ekmekleri paket yaptırsanız deniz kenarında yemek için, hava karanlık da olsa, şimşek de çaksa.. Sonra yağmur bastırsa, bardaktan boşanırcasına.. Balıkçının çatısına sığınıp yağmur eşliğinde balık ekmek yeseniz.. Arkadaşlarınızla sohbet etseniz bol kahkahalı :)




Balık ekmeğin yanında ayran, turşu, limon ve yağmur :) Ohh miss gibi :)

Sonra arabayla taa deniz kenarına kadar gitseniz. Denizi göremeseniz de karanlıktan, orada olduğunu bilseniz..
Sonra dönüşte Türk kahvesi yapsa arkadaşınız. Az şekerli. Teşekkür etseniz, içerken.
Ne güzel olurdu dimi? 
Ne güzel oldu :)

24 Mar 2012

Sevdiklerimiz Çok Olsun Sevmediklerimizden!

Neden hep bir yerlere, bir şeylere geç kalıyorum telaşı var insanlarda?

Zaten bu hayatın hızına yetişemeyeceğiz ki!
Biz bir filmi izlerken milyonlarcasına kapayacağız gözlerimizi. Bir o kadar da kitap eskiyecek raflarda sayfası açılmadan. Güzel şarkılar silmeyecek kulağımızın pasını, silebilecekken! Yiyemeyeceğiz belki de dünyanın en güzel tatlısını. İçemeyeceğiz en kırmızı şarabını.
Söylemediklerimiz hep daha fazla olucak söylenmişlerimizden. Özlemlerimiz daha fazla öpüşlerimizden..

Yazdıklarımız fazlaysa sildiklerimizden, şanslıyız. Verdiğimiz hediyeler, aldıklarımızdan fazlaysa, mutlu :)
Ne kadar çok gitsek de varamadığımız hep bir yerler olucak nasılsa..

Ânı dondurduğumuzu sandığımız fotoğraflar bir albüme sığarken, yaşadığımız anlar bir hayatı dolduracak.

Bu dünyanın en cennet köşesini göremeyeceğiz, sevdiğimizle birlikte olduğumuz yeri çevirmezsek cennete!




23 Mar 2012

Retro araba merakı

60'lardaki o klasik arabaları maalesef hatırlıyorum diyemeyeceğim ama filmler, kitaplar,afişler, müzikler video klipler sağolsun! Son olarak da retro çılgınlığı sayesinde her şeyden haberimiz oluyor. :) 
O kadar çok isterdim ki pembe bi Chevrolet Corvette'm olsun.. Gerçeğini alamayacağım için oyuncağını aldım ben de :)



Bu su yeşili eski tarz olan oyuncak arabayı görünce bayıldımm :) Aslında birine hediye almıştım ama o kadar çok beğendim ki veremedim. Başka da yoktu aynısından aldığım yerde :( Ama kızmaz o bana ;)


Bazen diyorum geç mi geldim dünyaya? Sanki 60'larda yaşasaydım daha mı çok yakışırdı giydiklerim? Ya da daha mı havalı dururdum bu arabaların içinde? İşte bazen öyle diyorum, gidip gidip geliyorum.. Merak etmeyin her şey için şükrediyorum. :) 







22 Mar 2012

Hediyelere bayılırımm


Bir dilim portakal bu güzel ayakkabıları hediye ediyor. Bir göz atın derim harikalar :)
Hem kim sevmez ki hediyeyi? Hediyeniz bol olsun, neşeniz daim olsun, sürprizler hep sevdiklerinizden gelsin ;)


21 Mar 2012

Arıların çiçekleri öptüğünü gördüm


Güzel bir yürüyüş yaptık bugün Ela'yla. Bunlar da gözüme ilişen güzelliklerden bir kaçı.

Arılar çiçeklerin ballarını büyük bir iştahla yiyorlardı.


Ağaç konuşuyormuş gibi geldi yanından geçerken. Meğer arılar şarkı söylüyormuş bahara ithafen :)


Bu güzel çiçekler de harika kokularını etrafa yayarak bütün canlıları ağaca davet ediyor. Sanki parti veriyorlar ağacın dallarında.


Bugün bahar renklendirdi blogumu. Bakalım daha kimler gelip dokunacak renkli fırçasıyla sayfalarıma? :)

Baharın resmi geçit günü


Hayatın havası değişti mis gibi bahar çiçekleriyle. İçimiz bile çiçek açtı.  


Papatyaların size söyleyecekleri var.
Eğer dinlemeyi bilirseniz, onun sizi ne çok sevdiğini papatya yapraklarını koparmadan da öğrenebilirmişsiniz. 



Çocukken, üfleyip uçuşan tüylerine bakmaya doyamadığımız bu çiçek de polenleriyle bizi hapşurtup çok yaşamamızı sağlıyor.



Bu köşe de bahar köşesi, ortadaki çiçek buketi.


Babamın yaptığı bu harika resimle uyum içinde rengarenk çiçekler. Şeffaf vazoya koydum ki içi dışı bir olsun. İçtiği suyu görebileyim.



Terasta oturup taptaze havayı ciğerlerime dolduruyorum. Kuş seslerinin çocuk seslerine eşlik ettiği, rüzgarın yanağımı okşayıp 'merhaba öpücüğü' kondurduğu bu öğleden sonrasında, terasa düşen gölge bizi artık üşütmüyor.
İyi ki geldin bahar. İstediğin kadar kalabilirsin.

20 Mar 2012

Mado'da şerbetli keyifler

Bugün canımız deliler gibi künefe çekince, o sırada önünden geçtiğimiz Mado'ya attık kendimizi. Marmaris'in merkezine yakın yol kenarındaki bu yeni Mado çok güzel oldu. Hem çok farklı tatları bir arada bulabileceğiniz geniş bir menüsü var, hem de oturduğunuz yerden denizi bile görebiliyorsunuz :) 

Biz de Elacığımla ( kendileri dünyalar güzeli ablam olur. Daha çok duyacaksınız bahsini :) dışarıdaki masalardan birine oturduk. Hava muhteşemdi. Çok ilgili ve tatlı bir kız olan garson bize künefe için farklı alternatifleri söyledi. Kaymaklı fıstıklı burma kadayıfı öneriyordu. Biz de bu sefer değişiklik yapalım dedik ve garson kızın önerdiğini söyledik. Servise hazırlanması 15 dakika sürdüğü için asıl zorlu kısmı şimdi başlıyordu. Çok zor geçen 15 dakikanın ardından kaymaklı kesme Maraş dondurmasıyla servis edilen burma kadayıfımız gelmişti.






Sizin için resmini çekene kadar zor dayandım diyebilirim :) Eğer denemediyseniz mutlaka öneriyorum çok lezzetliydi. Şerbetli tatlı hayranı biri olarak ben bayıldım. Porsiyon gayet büyüktü birer tane değil de bir tane aldığımıza şükrettik. Zira ben bile bitiremeye bilirdim bir porsiyonu. Çok şanslıyım ki künefeden tutun da ayakkabılara kadar her şeyi paylaşabileceğim bir ablam var :) 

Size şimdiden afiyet olsun ;)

Nil'in Kelebekleri

Üç vakte kadar sürprizler içindesiniz ;) Bunu Nil diyor.

Bugün Nil'in Kelebekleri doluştular evime. O kadar güzel, o kadar rengarenklerdi ki sabırsızlıkla dokunmaya çalıştım her birine. Bazıları beni kahkahayla güldürdü, bazıları gözlerimi parlattı mutluluktan, bazılarıysa göz yaşından. Napiim, severim ya yaz yağmurlarını sevdiğim gibi, gözlerimin dolu dolu olup kirpiklerimin ıslanmasını. Hemen akmazlar, bir güler bir hüzünlenirken ben, ne yapacaklarını şaşırıp, titreşip kalırlar göz pınarlarımda, pasparlak parlatırlar gözlerimi, ışıl ışıl..

İşte yaz yağmuru gibi taptaze, mutlu bir serinlik, ardından sımsıcak sarmalanmış hissi bırakır bu yazılar. O yüzden dönüp dönüp tekrar okumak istersin, o kadar sendir ki cümleler, hisler, kıskanırsın, 'neden bu cümleyi yazan ben değilim' diye, kızarsın kendine!

Saçından bahsederken bir kuşa hayat veriyor gibi, çizgi film izlerken ağladığını itiraf edecek kadar coşkulu, kendini ifade etmek için saçmaladığını bilecek kadar kendinde, Hawaii Şamanlarını anlatırken deli dolu, içine kaçan küçük çocuğu hiç kovalamamış bir kadın o! Nil Karaibrahimgil.

''Nil'in Kelebekleri'' kitabının, yazı ağaçlarından oluşan ormanına buradan gidebilirsiniz. :)

Denizin Kıyısında

Baharda denize dokundum.
Öyle güzeldi ki sesi, dokunuşunu merak ettim.
Elimi sarıp sarmaladı, tuzlu.
Ilıktı deniz, ya da elime öyle geldi,
Çünkü özlemişti..



Radyoda şarkım çıktı. Birisi arayıp benim yerime istek yaptı Gotye'nin 'Somebody that i used know' şarkısını. Ben o şarkıyı istediğimi sadece evrene söylemiştim oysa ki.
Güneş neredeyse batmak üzere ama son bir çabayla sırtımı sıvazlıyor ısıtmak ister gibi.. Deniz nazlı nazlı dalgalanırken, hiç ayrılmak istemiyorum buradan. Hem radyoda da benim şarkım çalıyor işte, daha ne isterim ki.
Önümde adalarla çevrelenmiş, gölmüş gibi yapan deniz, saçlarım rüzgarla uçuş uçuş..

İnsanların, kafasında buradaki kum taneleri kadar düşünceyle geçerken düşürdükleri fikirlerin oluşturduğu ayak izleri duruyor kumsalda.
Ben kumsalda yürüyorum, deniz de benimle yürüyor. Bir an olsun yalnız bırakmıyor beni. ''Ayrılma dibimden.'' diyor. ''Böyle kıyımdan kıyımdan git gideceğin yere.''

Balıkçılar karşıladı beni deniz kenarında ya da deniz kenarına bırakılmış misina sarılı tahta parçaları..

Güneş gözlüğümü çıkardım. Güneş çoktan inişe geçti bulutların arkasından. Çıplak gözle daha güzel denizin rengi de sesi de..
Keşke şuan çırılçıplak kalıp suyun içine bırakıversem kendimi. Eminim o zaman daha yumuşak dokunacak bana sarıp sarmalarken bedenimi. Hem belki kimseye söylemediği sırlardan bahseder bana! Çünkü anlatılacak çok şeyi birikmiştir dimi? Aylardır yalnız başına o koskoca çukurda! Bir kış yalnız nasıl geçer? Yaz gelince dolup taşacak kucağı güzel kızlarla, çoluk çocukla, ama şimdi ihtiyacı var birisiyle konuşmaya.
Baksana, usul usul bağırmak istiyor, hep sana doğru dalgalar. Yüzlerce dalga geldi sen hala duruyorsun! Ama olmuyo böyle kalbini kırıyosun! 

Bir çiçek dünyaya gelir!

''Güzel, tatlı, minik elli, büyük kalpli bir kız çocuğu doğmuş bugün. Benim hayatıma lise yıllarında katılıp kendi güzelliğini bulaştırmış tam da buluğ çağımızda. İyi ki yapmış :)'' Doğum günün kutlu olsun Hazel! İyi ki varsın. İyi ki lisede kuş olup uçmuşuz aynı sınıflara :) 

Benim dalgalı saçlarımı inatla düzleştirmeye çalıştığım, onun da dümdüz saçlarını kabartmak için yapmadığını bırakmadığı o güzel yılları birlikte atlattık biz. Şimdi ben saçlarıma köpük sürüyorum o da kurutup çıkıyor. Saçlar aynı saç ama biz şikayetçi değiliz eskisi kadar.. 

Lisede doğum günleri yaklaştıkça artan heyecanımızla parti organizasyonları yapardık.''Ne giyeriz, nasıl izin alırız, nerede kutlarız, acaba o çocuk da gelir mi?'' ler geride kaldı ama artık her buluşmamız parti tadında, her görüşmemiz doğum günü kutlar gibi. Tabii buna uzakta olmamız da büyük etken.
Aynı şehirde yaşarken ne güzeldi hemen karar verirdik, birbirimizde kalmak için bir telefon yeterdi. Sonra bütün gece sohbet ( sanki sabahtan akşama okulda birlikte olan biz değilmişiz gibi). 

Mesafeler kuş olup uçmaya engel değil! Buradan sana bu yazımı minik bir kuşla yolluyorum. Daha sonra ben de kuş olup uçmayı diliyorum ;) Kendimi bir zarfa koyup yollasam güvercinle. Cebimde de sana bir hediye. Israr etme söylemem sürpriz diye :)

Hoş geldim!

Geç olsun güç olmasın diyerek başlıyorum.

Bu blog işi zor iş be kızım dedim ama dinletemedim kendime. Hem paylaşacak o kadar çok şey vardı ki! Hem insan paylaştıkça çoğalmıyor muydu? Sizinle çoğalmaya geldim.

Buraya en sevdiğim şeyden en sevmediğim şeye kadar yazabilirim. Kimse karışmayacakmış öyle söylediler bana! Valla karışmam sonra :)
Bu en sevdiğim yelpazesi çok geniş. O kadar geniş ki sizi bile içine alır.
Ben yazarken, siz okurken, gökten düşen elmalar kafamızı yararken, açın renkli geyşa şemsiyenizi rahat rahat gelin benimle.

Sizi çok güzel diyarlara götürüyorum, kulaklarınıza hayatın sırlarını fısıldıyorum, harika tatlar çalıyorum ağzınıza, dalgaların sesini tekrar duymanızı sağlıyorum, içinizi pür neşe ve sonsuz enerjiyle dolduruyorum.
Doğru söylüyorsun ordan bakınca yemek tarifi gibi duruyor söylediklerim dimi? O zaman neler yapabildiğimi birlikte yaşayıp görelim en iyisi!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...