10 Ağu 2012

Şimdi ne yazsam kaçamam kendimden. Aslında kaçmak isterim biraz, çocuk gibi, kovalasınlar arkamdan! Ben bunu bilerek, heyecan içinde, yakalanmak için ama yakalanmiim die var gücümle koşayım. 
Kelimeler gelsin arkamdan. Bazıları telaşla gelsinler, bazıları umursamaz, bazıları utangaç olsunlar, bazıları gülmekten yerlere yatsınlar, kaçırsınlar treni.
Oluyor galiba dimi? Kaçıyorum kendimden, dolandırıyorum yolları, kaybettiriyorum izimi. Şiişştt söylemeyin ne tarafa gittiğimi!
Belki kaçarken uzaklara, yaklaşırım kendime. Bir ara sokakta karşılaşırım kendimle ya da kelimelerimle. Ha ben ha kelimelerim, beni anlatacaklar ne de olsa bana. Evet biliyorum aslında içten içe;  içe doğru çıkılmış bir yolculuk olucak bu.
Ama ben güzel sokaklardan geçmek istiyorum, pembeli beyazlı begonviller olsun duvarları boyayan, evet yaz olsun mevsimlerden, ama sıcak olmasın çok da öyle hani..
Kediler miskin miskin yayılmış olsun ağaç gölgelerine, benim geçtiğimi fark etmesinler bile..
Eski bir evin beyaz taş merdiveninde oturuyor olsun iki aşık, çocuk kızın gözlerine öyle güzel bakıyor olsun ki başka alemde olsunlar o an, beni görmesinler, hatta birbirlerinden başka hiçbir şey görmüyor olsun gözleri..
Köşe başında garip resimler, sulu boyayla yapılmış kartpostallar, rastgele boyanmış deli tişörtler satan bi dükkan olsun, bütün paramı orda hoşuma giden şeyleri alarak harciim..
Güneş batıyor olsun, gökyüzü maviden pembeye geçerken ne renk olacağını şaşırmış gibi bir turuncu bir mor olsun alacalı.. 
Ben renklerin parlaklığıyla sarhoş olayım, "güneş öyle kalsa keşke" diye geçsin aklımdan, biraz sora 'hah bu renk daha güzel böyle dursun' diye geçirirken aklımdan, her an daha da güzelleşerek hayran bıraksın kendine gökyüzü..
Ben yürüsem, yürüsem..








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...