19 Eyl 2013

Burgazada, Hem de Sonbaharda


Kabataş'tan şehir vapuruyla serin, tatlı bir yolculuktan sonra bir saatte adaya varıyorsunuz. Önce Kınalı adasına uğrayan vapurdan oraya bir göz atıp, Burgazada'da inmeden önce acaba Heybeliye mi gitseydik diye gözünüz oraya ilişiyor. Ama sonra Burgazada'nın tadını çıkarırken Heybeli'nin yemyeşil manzarasından nasiplenmek daha cazip geliyor..



Martılar her yere konuyor ve konduğu yere yakışıyor.


 Bol ağaç gölgeli sokaklarında yürürken bir salıncak çıkıyor önünüze ve hemen sekiz yaşına geri dönüyorsunuz :) Faytonlara alışıyorsunuz, kedilerin sere serpe yatışları çok hoşunuza gidiyor, sanki iki duble devirmiş gibiler :))
Ağaca asılı olan bu şapka sizi şaşırtmıyor, ne güzel duruyo diyosunuz :)

İki duble demişken, Burgazada'ya gelip rakı içmeden olur mu hiç! Miss gibi deniz kenarı, Barba Yani Restaurant'ın leziz mezeleri, mavi beyaz pöti kareli örtüler, akşam üstü güneş batarken, renkler en güzel halindeyken kadeh kaldırmazsak olur mu? Ben burdayım bu akşam, siz biraz daha dolaşın isterseniz..


2 yorum:

  1. Bir adasever olarak Burgazada'yı görmeden çooook sevdim

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...